I Am Alive incelemesi

Kabul ediyorum. İnceleme yazarlığında henüz yeni bir isimim. Fakat bugüne dek inceleme yazısı yazdığım oyunlara şöyle bir bakıyorum da, istisnasız tümünün ya bir kıyamet senaryosu içerdiğini ya da kıyamet benzeri bir felaketi anlattığını görüyorum. Bunun sebebi benim tercihlerim mi? Yoksa kaderin bir cilvesi mi? Bilemiyorum ama bana sorarsanız ikisi de değil. Tek sorun, dijital oyun sektörünün de tıpkı film ve edebiyatta olduğu gibi kıyamet senaryolarına kendilerini fazlasıyla kaptırmış olması. Yenilenmiş yüzüyle İstanbul: Kıyamet Vakti oyununu incelerken de değindiğim üzere, kıyametten bahseden fikir mülkleri etrafımızı sarmış durumda. İşte bu durumun son örneklerinden biri olan, Ubisoft’un maharetli ellerinden çıkmış “I Am Alive” bugünkü inceleme konumuz.

2008 yılında yayınlanan ilk videosundan itibaren birçoğumuzun radarına girmeyi başaran yapım, tasarım aşamasını yakından takip eden oyuncuların bildikleri üzere 2003’ten bu yana geliştiriliyordu. Darkworks firmasının mesuliyetindeki proje, aradan geçen 5 yıl içerisinde türlü sebeplerden ötürü tamamlanamayınca, yetkililerin vazgeçmesiyle noktalanmıştı. Ancak böylesine ilgi çekici bir projenin hüsranla sonuçlanmasına gönlü razı olmayan Ubisoft, I Am Alive’ın adı gibi yaşaması gerektiğine karar vererek, projeyi Şangay ofislerine teslim etme kararı almışlardı ve böylece de 2008 E3’ünde ilk kez karşımıza çıkıyordu I Am Alive… Şikago’da çalışmakta olan Adam’ın devasa boyutlardaki bir deprem sonrasında hayatta kalma mücadelesine odaklanan videonun, biz dijital oyun seven kitleyi etkilememesi ne mümkündü? Ne yazık ki, o günden itibaren radarlarımıza girmeyi başaran, ancak yukarıda da söylediğim gibi 5 yıllık bir süre içerisinde tamamlanamayan I Am Alive’ın, Ubisoft’un ellerine geçmesi de projenin oyuncularla buluşması için yeterli gelmemişti. E3 2008’den sonra sessizliğe gömülen I Am Alive, bir yıl sonra internete sızdırılan eski haline ait birkaç görsel dışında herhangi bir materyal sunamıyordu bizlere. Ta ki 2010 yılında yayınlanan “ I Am Still Alive” çıkışına kadar. Yeni bir sinematikle oyuncuları buluşturan Ubisoft, böylece I Am Alive projesinin henüz ölmediğini, umutla beklememiz gerektiğini söylüyordu bizlere. Takvimler 2011’i gösterdiğinde artık son halini alan I Am Alive’ın o kış bizlerle olacağını söyleyen yeni bir video daha yayınlanıyor ve bizlerin meraklı bekleyişi, aradan geçen 8 seneyi de hesaba katarak daha da büyüyerek devam ediyordu. Lakin son halini alan yapım yine de bizlere merhaba diyemiyor ve üstüne üstlük PC’lerimiz için de beklediğimiz yapımın bir Arcade oyunu olarak Xbox 360 ve PlayStation 3’e geleceği duyuruluyordu. I Am Alive projesinin bir Arcade oyununa dönüştürülüyor olması, yapımdan çok şeyler bekleyen biz oyun severleri derinden yaralamıştı. Her ne kadar tür olarak bir gelişme kaydedememiş olsa da, Mart 2012’de Xbox Live ve Nisan 2012’de PlayStation Network üzerinden takipçileriyle buluşan I Am Alive; Ağustos ayı içerisinde alınan bir kararla PC’lere de gelmeye karar verdiğinde, uzun soluklu bekleyişimizin bir nihayete erecek olmasından ötürü buruk da olsa bir sevinç yaşamıştık. Ve en nihayetinde Eylül’ün ilk haftasında PC’lere de dijital satış yöntemiyle çıkışını yapan I Am Alive ellerimizde ve 9 yıllık bir çalışmanın sonucunun ne olduğunu hep birlikte birazdan göreceğiz.

I Am Alive’ın gelişimini yakından takip eden okuyucularımız konusunu mutlaka biliyor olsalar da, henüz daha I Am Alive ile tanışma fırsatı bulamamış oyuncular için kısaca hikâyeyi özetleyerek başlayalım isterseniz. Bizler için verilmeyen bir tarihte ( birkaç yıl önce yayınlanan ilk videolara göre ise 2009’da) yaşanan bir doğal afet ile Birleşik Devletler çatısı altındaki tüm topraklarda yaşamın neredeyse son bulmuş olmasını konu alıyor I Am Alive. (Belki de küresel çapta bir afet söz konusu, durum itibariyle bilemiyoruz ) Kahramanımız Adam herkesin daha sonraları “Event” yani sadece “olay” olarak nitelendireceği bu felaketin yaşandığı esnada, iş için gittiği Şikago eyaletinde bulunmaktadır. Yerlerin yarıldığı, en sağlam yapıdaki gökdelenlerin bile iskambilden yapılmış kuleler gibi yerle bir olduğu korkunç yer sarsıntılarında bir şekilde hayatta kalmayı başaran Adam, hepimizin bildiği gibi büyük afetlerin ardından yok olan iletişim sistemi nedeniyle ailesine ulaşamamaktadır. Sağlıklı işleyen bir ulaşım sistemi de kalmadığından Haventon’da kim bilir ne halde olan ailesine kavuşmasının tek yolu yürümektir. Fakat bu yürüyüş sanıldığı kadar kolay olmayacaktır. Afetin boyutları o kadar büyük çaptadır ki, şu sıralar tüm dünyanın tek hâkimi gibi görünen Amerika Birleşik Devletleri hükümeti bile sistemi yeniden kurma konusunda çaresiz kalmıştır. Tüm bu sıkıntılar yetmezmiş gibi büyük “olayın” ardından yeryüzünü saran zehirli toz tabakası da, ilerlemeyi zorlaştıran bir etken olarak Adam’ın karşısına dikilmiştir. Açlık, susuzluk, bir lokma ekmek veya bir yudum su için birbirini öldürmeye hazır insanlar ve aşılması imkânsız gibi görünen yıkıntılar arasında bir yıllık bir süre boyunca ilerleyen kahramanımız, ailesinin bulunduğu hayali Haventon şehrine vardığında ise oyunumuz başlar…

Bu yazıyı arkadaşlarınla paylaş!
Next page
Yazar

GameXNow

GameX Dijital Eğlence ve Oyun Fuarı'nın resmi oyun haber sitesi!