Galio Şampiyonunun Güncellenen Hikayesi Yayınlandı

Yenilenen Galio şampiyonunun hikayesi de güncellendi. Yenilenen hikaye ise şöyle:

GALIO

HEYBETLİ MUHAFIZ

 

Taştan dev Galio, ışıltılı Demacia şehrinin kapılarında hiç yorulmaksızın nöbet tutar. Düşman büyücüleri durdurması için inşa edilmiş Galio’nun bazen yıllarca hareketsiz şekilde beklediği olur; ta ki güçlü büyüler onu uyandırana dek. Harekete geçtiği zamanlardaysa bunu iyi değerlendirerek dövüşlerinden zevk almaya ve yurttaşlarını koruma onuruna erişmeye çalışır. Ancak zaferleri her zaman biraz buruk olur; çünkü yok ettiği büyü aslen onu harekete geçiren şeydir ve kazandığı her savaş onu yeniden hareketsiz kılar.

Galio’nun ortaya çıkışı, Rün Savaşları’ndan sonra büyünün yıkıcı gücünden kurtulmak için dünyanın dört bir yanına dağılan mülteciler sayesinde oldu. Rivayete göre, yerinden yurdundan edilmiş bir grup insan, Valoran’ın batısında saldırgan büyücüler tarafından kovalanmaktaydı. Günlerce durup dinlenmeye fırsat bulamayan mülteciler, kadim ve taşlaşmış bir ormanın gölgesine sığınmıştı. Peşlerindeki büyücülerse bu garip ormanlarda büyülerinin etkisiz kaldığını fark etmişlerdi.

Bu fosilleşmiş ağaçlar, doğal bir tür büyü durdurucu gibi davranıyor, etraftaki tüm büyücülük denemelerini anında etkisiz hâle getiriyorlardı. Ormanın koruması ve desteği ile mülteciler, kılıçlarını karanlık büyücülere çevirerek onları bu diyardan püskürtmeyi başardı.

Bazıları, onları büyülerden koruyan bu sığınağın onlara bir lütuf olarak gönderildiğini düşünürken; diğerleri, bunu geçirdikleri berbat yolculuğun ödülü olarak görüyordu. Yine de herkes bu yerin yeni evleri olması fikrinde birleşiyordu.

Yıllar içinde yerleşimciler, efsunlu ağaçları oyarak kendilerini koruyacak eşyalar yaptılar. Nihayet elde ettikleri ağaçları kül ve kireçle karıştırarak petrisit adında, büyüye fazlasıyla dirençli bir madde yapmayı öğrendiler. Bu madde, yeni medeniyetlerinin temel taşı olacak ve Demacia krallığının duvarlarını oluşturacaktı.

Bu petrisit duvarlar sayesinde Demacia’lılar, sınırlarının ötesinde yatan büyü tehdidine karşı yıllarca kendilerini güvende hissetmişti. Nadiren de olsa sınırlarının dışındaki bir çekişmeyi bitirmeleri gerektiğinde orduları, gücünü ve caydırıcılığını gösteriyordu. Fakat düşmanları büyülere yöneldiğinde Demacia’nın sefer orduları zor durumda kalıyordu. Krallığın ileri gelenleri, büyüyü etkisiz hâle getiren duvarlarını savaş meydanlarına taşımanın bir yolunu bulmaları gerektiğine karar vermişlerdi. Bir çeşit petrisit kalkan hazırlaması için heykeltıraş Durand’ı görevlendirdiler ve sanatçı, iki yıl sonra şaheserini tanıttı. Her ne kadar bekledikleri şey tam olarak bu olmasa da Galio ismindeki devasa kanatlı heykel, insanların savunulması için çok önemli hâle gelecek; ayrıca Runeterra’nın dört bir yanında Demacia’nın kudretini simgeleyecekti.

Ordu ne zaman bir büyü tehdidiyle karşı karşıya kalsa Galio’yu da seferber ederdi. Makara sistemleri, çelik kızaklar ve çok sayıda öküz yardımıyla bu dev taş heykel savaş alanına getirilirdi. Bu denli büyük miktarda petrisit, büyü saldırılarını kolayca durduruyor; bir zamanlar büyüden kaçmak zorunda kalan insanlara ona karşı savaşma fırsatı veriyordu. Birçok istilacı ağaçların üzerinde yükselen bu devasa yapının karşısında donup kalıyordu. “Büyü yiyen” dev, krallığa ilham verirken düşmanlarını da tir tir titretiyordu. Ancak tüm bu süre zarfında hiç kimse heykeli bu denli fazla büyü enerjisine maruz bırakmanın sonuçlarını düşünmemişti…

Büyünün tuhaf etkileri tarihin seyrini değiştirecekti. Demacia, kuzey Valoran’daki Yeşildiş Dağları’nda Noxus güçlerine karşı zorlu bir mücadele içerisindeydi. Noxus, Meçhul Yumruk adında seçkin bir savaş büyücüsü ekibi oluşturmuş ve Demacia’nın bundan haberi olmamıştı. İstilacı kuvvetler Demacia’lıları büyük bir vadide kıstırmış, ardından Meçhul Yumruk onları amansız bir büyü bombardımanına tutmuştu. Saldırıları, Galio’nun çevresindeki büyü karşıtı alanı delip geçerek Demacia’lıları şaşkına çeviriyordu.

Demacia’lılar, on dört gün boyunca düşman ateşi altında kalmıştı ve hâlâ hayatta olanların morali giderek çöküyordu. Büyü patlamalarının tanıdık sesi yeniden safları arasında yankılanmaya başladığında artık tamamen dibe vurmuşlardı. Ancak bu defa patlamaları başka bir ses daha izlemişti. Ağır ve kulakları sağır eden bir gümbürtü vadiyi titretti; sanki iki dağ birbirine sürtünüyordu. Devasa gölge üzerlerinde yükselirken Demacia askerleri korku içinde kendilerini ölüme hazırladı.

Yukarılardan gelen derin bir ses “Dövüşelim mi?” diye kükredi.

Sesin arkalarında duran devasa heykelden geldiğini fark eden Demacia’lılar hayret içerisinde kalmıştı. Galio kendi kendine hareket ediyor ve konuşuyordu. Soğurduğu onca büyü ona bir şekilde hayat vermişti.

Çevredekiler dona kalmış, karşılarında dikilen dev yaratığa bir anlam vermeye çalışıyordu. Ancak daha onlar neyle karşı karşıya olduklarını idrak edemeden geri kalan askerleri tamamen yok edecek başka bir saldırı tam da üzerlerine doğru inmeye başlamıştı. Kendini askerlere siper eden Galio, devasa taştan gövdesini kullanarak saldırıyı durdurdu.

Galio saldırının kaynağına doğru döndü ve çevre dağların eteklerinde beş minik insan gördü.

“Düşman büyücüler! Hadi kavgaya tutuşalım!” diye bağırdı dev yaratık.

Dağlara doğru ilerlemeye başlar başlamaz Noxus’lular da bütün güçlerini Valoran’daki hemen hemen her kayayı paramparça edebilecek, kuvvetli bir büyü saldırısı üzerine yoğunlaştırdılar. Ancak saldırıları durduğunda büyücüler devin hâlâ ayakta olduğunu fark etti. Gözlerini kapamış, etrafa sıcak bir ışık saçıyordu. Sanki yaptıkları büyüleri içiyormuş gibiydi. Ardından Galio gençlik coşkusuna benzer bir tavırla yamaçlara doğru ilerleyerek Meçhul Yumruk üyelerini üzerlerinde durdukları kayalara yapıştırdı.

Geri kalan Noxus kuvvetleri kaçarken hayatta kalan Demacia’lılar zafer çığlıkları atıyordu. Hayatlarını kurtaran petrisit koruyucuya teşekkür etmek için sabırsızlanıyorlardı; ancak müthiş koruyucuları, tıpkı hayat bulduğu gibi bir anda hareket etmeyi kesmiş ve kaidesi üzerinde dururken sahip olduğu poza bürünmüştü.

Yeşildişler’deki savaşta hayatta kalanlar, eve döndüklerinde yaşayan devin acayip hikâyesini fısıldamaya başlamıştı. Ancak hikâye kuşkuyla karşılanıyor, anlatanlara deli gözüyle bakılıyordu. Nihayet Galio’nun harekete geçişine şahit olanlar akıl sağlıklarından şüphe edilmesinden korkarak bu konuda konuşmayı bıraktı. Hikâyeleri artık yalnızca bir efsaneye, insanlara zor zamanlarında yardım etmek için kadim zamanlarda uydurulmuş bir kıssaya dönüşmüştü.

Krallıktaki hiç kimse bu devasa heykelin etrafında olup biten her şeyi görmeye devam ettiğine inanmazdı. Galio hareketsizken bile benliğini koruyor, savaşın heyecanını yeniden yaşayabilmek için yanıp tutuşuyordu. Düşmanlarını kocaman taştan yumruklarla ezmek heyecan verici olsa da devasa ve hareketsiz bir gövdede sıkışıp kalmak çok acıydı.

Çevresini sessizce izlemek zorunda kalan Galio, yıllar yılı önünden geçen ve ona saygılarını sunan insanları belli belirsiz bir rüya gibi izledi. Haklarında çok az şey bilmesine rağmen sanki onları tanıyormuş gibi hissediyordu. Zaman geçtikçe birer birer kaybolmalarına ve yerlerini yeni bedenler ve yeni hayatlara bırakmalarınaysa anlam veremiyordu.

Kaybolduklarında nereye gittiklerini gerçekten merak ediyordu. Tıpkı Galio’nun savaşlardan sonra gönderildiği gibi onlar da tamire mi gönderiliyordu?

Freljord’lu barbarlara karşı verilen savaşlardan birinin ardından Galio, insanların uzun sıralar oluşturarak etrafı bezle sarılı beşiklere benzeyen şeyleri şehre geri taşıdıklarını gördü. Kafile yanından geçerken örtülerin biri açılarak altındaki genç askerin hareketsiz ve soluk yüzünü ortaya çıkardı. Galio bu çocuğu daha önce de görmüştü fakat bu kadar cesur birinin neden üstü örtülü bir sedyede dolaştırıldığını bir türlü anlayamıyordu. Zaman içinde bu sorunun hüzünlü cevabını keşfetti. İnsanlar ondan farklıydı ve yeniden boyanmaları ya da aldıkları hasarın kolayca tamir edilmesi mümkün değildi. Onlar zayıf, kısa ömürlü yaratıklardı ve onun korumasına ne kadar çok ihtiyaç duyduklarını artık anlayabiliyordu. Dövüşmek onun için her zaman bir tutku olmuştu; ancak artık hayattaki amacı insanları korumaktı.

Galio o günden beri yalnızca birkaç kez dövüşe katılabilmişti ve bazen yüzyıllar boyunca hareketsiz kaldığı oluyordu. Büyü dünyada eskisi kadar yaygın değildi ve bu yüzden tek yapabildiği hareketsiz şekilde durarak zihnini kaplayan perdenin ötesindeki dünyayı gözlemlemekti. Dev heykelin en büyük isteği, bir daha hiç uyumasını gerektirmeyecek kadar kuvvetli bir büyüyle ödüllendirilmekti.

Görevini layıkıyla yerine getirmesinin ve Demacia’yı sonsuza dek korumasının tek yolu buydu. 

Bu yazıyı arkadaşlarınla paylaş!
Yazar

Tolga Öztürk

Yazar, oyun geliştirici, topluluk yöneticisi, iş geliştirme uzmanı olarak çalışmış ve çalışmaya devam etmekte. TARTARUS adlı oyunun da yapımcılarından.